Artwork

Innehåll tillhandahållet av Kerem Önder. Allt poddinnehåll inklusive avsnitt, grafik och podcastbeskrivningar laddas upp och tillhandahålls direkt av Kerem Önder eller deras podcastplattformspartner. Om du tror att någon använder ditt upphovsrättsskyddade verk utan din tillåtelse kan du följa processen som beskrivs här https://sv.player.fm/legal.
Player FM - Podcast-app
Gå offline med appen Player FM !

Bir hevesin peşine düşme! - İsra 36 tefsiri / Kerem Önder

36:14
 
Dela
 

Manage episode 434870347 series 3233853
Innehåll tillhandahållet av Kerem Önder. Allt poddinnehåll inklusive avsnitt, grafik och podcastbeskrivningar laddas upp och tillhandahålls direkt av Kerem Önder eller deras podcastplattformspartner. Om du tror att någon använder ditt upphovsrättsskyddade verk utan din tillåtelse kan du följa processen som beskrivs här https://sv.player.fm/legal.

"Hakkında kesin bilgi sahibi olmadığın şeyin peşine düşme. Çünkü kulak, göz ve kalp, bunların hepsi ondan sorumludur." (İsra 36) Enseye de, insan bedeninin arkasında olduğu için, "kafa" denmiştir. Çünkü ense, sanki bedeni izleyen ve onu takip eden birşey gibidir. Binâenaleyh ayetteki la takfu "Hakkında bilgin olmayan şeyi, söz söyleyerek veya fiili olarak takîb etme, peşine düşme" manasında olur. Bunun neticesi, bilinmeyen birşey hakkında hüküm vermekten, konuşmaktan nehyetmeye varıp dayanır. Bununla, atalarını taklid ettikleri için, ulûhiyyet ve nübüvvet hususunda İnandıkları şeylerden, müşrikleri nehyetmek murad edilmiştir. Çünkü Allah Teâlâ o müşriklerin bu inançlarında, hevâ-ü heveslerine uyduklarını bildirerek, "Bu (putlar), sizin ve atalarınızın taktığınız boş adlardan başka bir şey değildir. Allah onların tanrılığı hakkında hiçbir hüccet indirmedi. O müşrikler, kuruntudan ve nefislerinin arzu ettiği hevâ-ü hevesden başkasına tabi olmazlar" (Nm, 23) buyurmuştur. "Allah’tan dosdoğru bir delil olmaksızın, hevâü hevesine uyandan daha sapık kimdir?" (Kasas 50) Muhammed b. Hanefî, bu ayetten muradın, yalan yere şâhidlik etmek olduğunu söylediği nakledilmiştir. İbn Abbas (r.a) da, "Ancak, gözünün gördüğü, kulağının işittiği ve kalbinin iyice anladığı şeyler hususunda şâhidlik et" demiştir. Bununla, evli erkek ve kadınlara (zina) iftirasında bulunup, onlar hakkında asılsız şeyleri uydurmak nehyedilmiştir. Çünkü bu, Arapların adeti idi. Onlar, hicivlerinde bunu yapar ve çok ileri giderlerdi. Bununla, yalan söyleme nehyedilmiştir. Katâde: "Duymadığım halde "duydum", görmediğim halde "gördüm", ve bilmediğim halde "biliyorum" deme" demiştir. Kıyası kabul etmeyenler, bu ayeti delit getirerek şöyle demişlerdir: "Kıyas, ancak zan ifade eder. Zan ise ilimden farklıdır. O halde, Allah´ın dini hususunda kıyas ile hükmetmek, insanın bilmediği bir hususta hüküm vermesi demektir. Binâenaleyh Hak Teâlâ´nın, "Senin için hakkında bir bilgi olmayan şeyin ardına düşme" buyruğundan ötürü, bunun caiz olmaması gerekir. Buna birkaç yönden cevap verilir: 1) Sırf zanna dayanarak din hususunda pek çok yerde hüküm vermek, icmâ i ümmet ile caiz görülmüştür: a) Fetvaya göre amei etmek, zan ile amel etmektir ve caizdir. b) Şâhidlerin şahidliğine göre işlem yapmak, zan ile hüküm vermektir ve bu da caizdir. c) Kıbleyi araştırmadaki gayret sadece zanna dayanır, ama caizdir. Hz. Peygamber (s.a.s) "Biz zahire (görünüşe) göre hüküm veririz. Allah Teâlâ ise, içlerde olanı bilir" buyurmuştur. Binâenaleyh, "işi zan özerine bina etmek caiz değildir" diyen kimsenin sözü batıldır, yanlıştır. Ayet şöyle de izah edilir: O kimselerin hepsi, kulağından, gözünden ve kalbinden mes´ul olacaklardır ve onlara, "Kulağınızı Allah´a taatta mı, yoksa isyanda mı kullandınız?" denilecek. Diğer uzuvlar hakkında da aynı sorgu yapılacak. Çünkü bu duyular, nefsin alet edevatıdır. Nefis de adetâ onların başkanı, emîri ve onları kendisi için kullanan efendi gibidir. Binâenaleyh, eğer nefis onları hayırlarda kullanırsa mükâfaatı, yok eğer şerlerde ve günahlarda kullanırsa cezayı hakeder. Allah Teâlâ´mn, ahirette insanın uzuvlarında hayatı yaratacağı ve onların da insan aleyhine şahidlikte bulunacağı Kur´ân ile sabittir. Bunun delili, "O gün, aleyhlerinde kendi dilleri, kendi elleri, kendi ayakları neler yaptıklarına şahidlik edecektir" ayetidir. İşte bundan ötürü Cenâb-ı Hakk´ın, uzuvlarda hayatı, aklı ve konuşma kabiliyetini yaratıp, sonra onlara soru sorması uzak bir ihtimal, olmaz bir şey değildir.” Razi Bera b. Azib rivayet etti: “Biz Hz. Peygamber'in yanında oturuyorduk. Peygamberimiz dedi ki: İslam'a en iyi bağlayan şey nedir? Sahabeler namazdır dediler. Peygamberimiz cevabınız güzel fakat o değildir. Sahabeler dediler: Zekat vermek. Peygamberimiz dedi ki: Cevabınız güzel fakat o da değildir. Sahabeler Ramazan orucudur dediler. Peygamberimiz cevabınız güzel fakat o da değildir dedi. Sahabeler Hacca gitmektir dediler.

  continue reading

503 episoder

Artwork
iconDela
 
Manage episode 434870347 series 3233853
Innehåll tillhandahållet av Kerem Önder. Allt poddinnehåll inklusive avsnitt, grafik och podcastbeskrivningar laddas upp och tillhandahålls direkt av Kerem Önder eller deras podcastplattformspartner. Om du tror att någon använder ditt upphovsrättsskyddade verk utan din tillåtelse kan du följa processen som beskrivs här https://sv.player.fm/legal.

"Hakkında kesin bilgi sahibi olmadığın şeyin peşine düşme. Çünkü kulak, göz ve kalp, bunların hepsi ondan sorumludur." (İsra 36) Enseye de, insan bedeninin arkasında olduğu için, "kafa" denmiştir. Çünkü ense, sanki bedeni izleyen ve onu takip eden birşey gibidir. Binâenaleyh ayetteki la takfu "Hakkında bilgin olmayan şeyi, söz söyleyerek veya fiili olarak takîb etme, peşine düşme" manasında olur. Bunun neticesi, bilinmeyen birşey hakkında hüküm vermekten, konuşmaktan nehyetmeye varıp dayanır. Bununla, atalarını taklid ettikleri için, ulûhiyyet ve nübüvvet hususunda İnandıkları şeylerden, müşrikleri nehyetmek murad edilmiştir. Çünkü Allah Teâlâ o müşriklerin bu inançlarında, hevâ-ü heveslerine uyduklarını bildirerek, "Bu (putlar), sizin ve atalarınızın taktığınız boş adlardan başka bir şey değildir. Allah onların tanrılığı hakkında hiçbir hüccet indirmedi. O müşrikler, kuruntudan ve nefislerinin arzu ettiği hevâ-ü hevesden başkasına tabi olmazlar" (Nm, 23) buyurmuştur. "Allah’tan dosdoğru bir delil olmaksızın, hevâü hevesine uyandan daha sapık kimdir?" (Kasas 50) Muhammed b. Hanefî, bu ayetten muradın, yalan yere şâhidlik etmek olduğunu söylediği nakledilmiştir. İbn Abbas (r.a) da, "Ancak, gözünün gördüğü, kulağının işittiği ve kalbinin iyice anladığı şeyler hususunda şâhidlik et" demiştir. Bununla, evli erkek ve kadınlara (zina) iftirasında bulunup, onlar hakkında asılsız şeyleri uydurmak nehyedilmiştir. Çünkü bu, Arapların adeti idi. Onlar, hicivlerinde bunu yapar ve çok ileri giderlerdi. Bununla, yalan söyleme nehyedilmiştir. Katâde: "Duymadığım halde "duydum", görmediğim halde "gördüm", ve bilmediğim halde "biliyorum" deme" demiştir. Kıyası kabul etmeyenler, bu ayeti delit getirerek şöyle demişlerdir: "Kıyas, ancak zan ifade eder. Zan ise ilimden farklıdır. O halde, Allah´ın dini hususunda kıyas ile hükmetmek, insanın bilmediği bir hususta hüküm vermesi demektir. Binâenaleyh Hak Teâlâ´nın, "Senin için hakkında bir bilgi olmayan şeyin ardına düşme" buyruğundan ötürü, bunun caiz olmaması gerekir. Buna birkaç yönden cevap verilir: 1) Sırf zanna dayanarak din hususunda pek çok yerde hüküm vermek, icmâ i ümmet ile caiz görülmüştür: a) Fetvaya göre amei etmek, zan ile amel etmektir ve caizdir. b) Şâhidlerin şahidliğine göre işlem yapmak, zan ile hüküm vermektir ve bu da caizdir. c) Kıbleyi araştırmadaki gayret sadece zanna dayanır, ama caizdir. Hz. Peygamber (s.a.s) "Biz zahire (görünüşe) göre hüküm veririz. Allah Teâlâ ise, içlerde olanı bilir" buyurmuştur. Binâenaleyh, "işi zan özerine bina etmek caiz değildir" diyen kimsenin sözü batıldır, yanlıştır. Ayet şöyle de izah edilir: O kimselerin hepsi, kulağından, gözünden ve kalbinden mes´ul olacaklardır ve onlara, "Kulağınızı Allah´a taatta mı, yoksa isyanda mı kullandınız?" denilecek. Diğer uzuvlar hakkında da aynı sorgu yapılacak. Çünkü bu duyular, nefsin alet edevatıdır. Nefis de adetâ onların başkanı, emîri ve onları kendisi için kullanan efendi gibidir. Binâenaleyh, eğer nefis onları hayırlarda kullanırsa mükâfaatı, yok eğer şerlerde ve günahlarda kullanırsa cezayı hakeder. Allah Teâlâ´mn, ahirette insanın uzuvlarında hayatı yaratacağı ve onların da insan aleyhine şahidlikte bulunacağı Kur´ân ile sabittir. Bunun delili, "O gün, aleyhlerinde kendi dilleri, kendi elleri, kendi ayakları neler yaptıklarına şahidlik edecektir" ayetidir. İşte bundan ötürü Cenâb-ı Hakk´ın, uzuvlarda hayatı, aklı ve konuşma kabiliyetini yaratıp, sonra onlara soru sorması uzak bir ihtimal, olmaz bir şey değildir.” Razi Bera b. Azib rivayet etti: “Biz Hz. Peygamber'in yanında oturuyorduk. Peygamberimiz dedi ki: İslam'a en iyi bağlayan şey nedir? Sahabeler namazdır dediler. Peygamberimiz cevabınız güzel fakat o değildir. Sahabeler dediler: Zekat vermek. Peygamberimiz dedi ki: Cevabınız güzel fakat o da değildir. Sahabeler Ramazan orucudur dediler. Peygamberimiz cevabınız güzel fakat o da değildir dedi. Sahabeler Hacca gitmektir dediler.

  continue reading

503 episoder

Όλα τα επεισόδια

×
 
Loading …

Välkommen till Player FM

Player FM scannar webben för högkvalitativa podcasts för dig att njuta av nu direkt. Den är den bästa podcast-appen och den fungerar med Android, Iphone och webben. Bli medlem för att synka prenumerationer mellan enheter.

 

Snabbguide